Bundan iki sene önce, hayatımda blogum yokken sadece kitap okumak
ve spor yapmak arasında debelenen bir insandım. Kendime bir şeyler daha katmak
düşüncesinde ve inancındaydım, çünkü elime ulaşan özgeçmişlerde farkettiğim
üzere spor yapmak ve kitap okumak herkesin hobisiydi. “Herkes gibi olmama”
derdi değil belki ama yeni bir şeyler daha katmak istedim kendime...
Artık blogum var; okuyorum, yazıyorum, araştırıyorum, pişiriyorum,
öğreniyorum, her sene kütüphaneme bir raf daha ekliyorum. Yemek ayrı bir dünya
ve ben bu dünyada keyif içinde yüzüyorum. (ve bu kadar yemekle haşır neşir
olduğum için haliyle mecburen spor ile de alakamı aynı yakınlıkta sürdürmek
zorunda kalıyorum, malumunuz kilolar dert olmasın diye.) Bir diğer güzel yanı
da blog yazmanın, hiç bilmediğiniz, bambaşka hayatlar sürdürdüğünüz; evli,
çocuklu, mühendis, bekar, ev hanımı, bankacı, öğretmen, dükkan sahibi ...
kişiler ile aynı noktada buluşabilmeniz, aynı konu üzerinde (çoğu zaman)
hırslardan arınmış bir şekilde hemfikir olabilmeniz. Belki yemek de müzik
gibi evrenseldir, ne dersiniz?
Çeşitli etkinlikler vasıtasıyla o kişiler ile bir araya gelip,
yüzyüze tanışmak ise en keyiflisi; kimin kim olduğunu tahmin etme hali; bloglardan, gelen yorumlardan, emek
hırsızlığından, yarışmalardan vs. sanki yıllardır arkadaşmış gibi
bahsedebilmek, en güzeli...
Ara ara bizlere bu imkanı sağlayanlardan birisi de bildiğiniz
üzere Serkan Bozkurt ve okulu Chef’s Table. Metro Toptancı Market’in davetiyle katıldığımız akşam yemeğinde hem yeni
–(bildiğimiz ama bizzat görmediğimiz) blog yazarları olarak tanışma fırsatı
bulduk, hem tanıdıklarımızla arayı kapattık, hem de yepyeni bilgiler öğrenip,
salatamızı –tatlımızı pişirip yemeğimizi yedik keyif içinde...
Metro’ya gelince bir süper market olarak benim ilk göz ağrımdır,
çünkü daha ben 8 yaşındayken açıldı ve oraya anne ile gidilmezdi, orası baba
ile gezme yeriydi. Uzun uzun vakit geçirirdik ve annemle uğramadığımız
bölümlere dolanırdık nalbur, ofis kırtasiyesi gibi... Babamla vakit geçirmek
için ne kadar da ilginç bir seçim değil mi? Ama eğlencesi işte burada, her
zaman görmediğin ürünler arasında ufkunu açmakta! (Elektrikli zımpara ya da fotokopi kağıdı ne kadar
ufuk açar bilmiyorum ama keyifli günler var anılarımda.)
Adet ve kalite olarak artan, gelişen ürün gamı dışında Metro hala
aynı hala Metro, gri yer döşemeleri, mont giydirecek kadar soğuk et-balık-süt
reyonları, değişik sebze-meyveler ve Ege Otları ile tanışabileceğiniz reyonları
ve ithal ürün stantları... Bir yandan gelişmeleri Metro Kurumsal İletişim
Müdüresi Ayla Ceylan ve Bilge Ceylan’dan dinledik, bir yandan Serkan Bozkurt’un
maharetlerini izledik.
Yanlış anlamayın sakın maharet dediysek bu gösteri maksatlı bir sis
bulutu değildir, tütsüdür ve bu da - meraklı bakışları olan ve fotoğraf çeken
blog yazarları eşliğinde - tütsülenmiş kıymalı tarhana
çorbası...
Közlenmiş kırmızı biberli tarator eşliğinde baklava
yufkasına sarılı porçini mantarlı ve trüflü börek...
Közleşmiş patlıcandan mücver üzerinde
(sabırlı bir şekilde) “confit” yöntemi ile pişmiş kuzu tandır...
Mango, altın çilek, avokado, ceviz, zencefil turşusu ve akdeniz yeşillikleriyle
hazırlanan salata ile sıcak tahinli kek ise bizlerin elinde çıktı ve sofradaki
yerini aldı...
Salata kendini tarifini ele veriyor ama gönlümü fetheden bu pratik kekin
tarifini ise paylaşmadan edemeyeceğim.
- 1 Yumurta sarısı,
- 1 Yumurta,
- 15 gr Toz Şeker,
- 20 gr Tereyağ,
- 20 gr Tahin,
- 10 gr Bitter Çikolata,
- 10 gr Un,
- ¼ çay kaşığı Kabartma Tozu,
- 1 dal Taze Nane,
- 1 /2 çay kaşığı tereyağı ( pişirme kabını yağlamak için),
- 1 çay kaşığı un (pişirme kabını unlamak için)
Öncelikle belirtmek isterim, bu tarif bir kişilik...
Tereyağı, bitter çikolata ve tahini ise benmari
usülü altında sıcak su kaynayan bir tavada karıştırarak eritin, yumurta sarısı ile bir tam yumurtayı ve toz şekeri bir kap içerisinde karıştırın. Ardından çikolatalı karışımın içerisine dökün. Hızla yumurtayı pişirmeden karıştırın. Sonra un
ve kabartma tozunu karışımın içerisine ilave edin.
Kekik pişirileceği kabı tereyağı ile yağlayın ve kenarlarına biraz da
un serpin.
Karışımı kaba doldurularak 180 derecede önceden ısıtılmış fırında
10-12 dakika pişirin.
Dilerseniz yanında meyveli –sorbet kıvamında- bir
dondurma ile servis edebilir, dilerseniz üzerini meyveli bir sos ile
süsleyebilirsiniz.
İnsan tüm haftanın yoğunluğundan arınmak istediği bir
Cumartesi günü bu lezzetlerden öte ne ister ki... Şef Serkan Bozkurt ve o gün bize destek veren Chef’s Table Mutfak
Okulu ekibine ve Metro Kurumsal İletişim Müdüresi Ayla Ceylan ve Bilge Ceylan’a
bu keyifli gün için teşekkür ederim.
Keyifli günleriniz bol olsun (keki mutlaka deneyin)
afiyet olsun...