30 Eylül 2012 Pazar

Bizim evin halleri : Geleneksel Balık Gecesi

Belki yaş kemale erip bilinç arttığından, belki blog sebebiyle her geçen gün daha çok okuyup öğrenmekten, belki de artan iletişim kanalları sebebiyle usülsüz herşeyi duyabilmemizden; neden bilmiyorum ama bizim evde yeme alışkanlıkları her geçen gün daha değişiyor, farklılaşıyor. Eskiden yediğimiz, o zamanlar zararı olduğunu bilmediğimiz, şeyler hayatımızdan kesin bir kararla çıkıyor. Mesela, bir zamanlar yediğimiz tavuklar artık hayatımızda yok, (varsa vakit git organiğini elde yolunmuşunu bulmaya ayır) ya da mevsimsiz sebzeler, meyveler... Artık öyle heveslerimiz, “aman bir taneden bir şey olmaz” hallerimiz yok! Bizim canımız kıymetli buna karar verdik!


Bu vesile ile artık “dur beş dakika şu markete gideyim, haftalık alışveriş yapayım” modunda da değilim. Pazar çantamı alıyorum, Cumartesileri bir saat yaratıp kendime pazardan sebze meyve alıyorum, sizler de biliyorsunuz hakikaten farklı; en azında daha az ellenmiş, daha az yol yorgunu... Pazar günleri ise yeni sevdamız, alışkanlık olması yönünde uğraşımız: Haftalık geleneksel balık gecesi.

Haftada iki kez balık yemeye gayret etsek bile arada ister istemez, hayatın akışından arası açıldığından adını koyalım dedik. Artık Pazar geceleri bizim ailenin, hepi topu biz iki kişinin balık gecesi; buraya yazmış olalım, resmiyet kazansın, bakalım geçen zaman içinde istikrar sergileyebilecek miyiz?

Nereden balık bulduğumuza gelince; Kadıköy Çarşı bu anlamda çok zengin bir kaynak, bence mutlaka yolunuzu düşürün. Bir nev’i nostalji yaşayın; çarşıda biraz dolanın taptaze baharatı koklayın, balık kokuları içinize işlesin, peynir-zeytin şarküteri alışverişi yapın, fırından taze ekmeğinizi alın, Kuru Kahveci’den 100 gr. taze kahve çektirin, oturun Baylan’da dinlenin... Evet evet bunu siz de yapın!

Sonra eve gelin ve 30 dakika gibi kısa bir sürede, tadı damağınızda kalacak akşam yemeğinizi hazırlayın! İstedikten sonra evde balık pişirmek inanın zahmet değil, keyif...


Tanesi 5 ile 10 TL arasında değişen fiyatlardan alabileceğiniz, fileto olarak kestirebileceğiniz palamutu tuz ve taze çekilmiş karabiber ile marine edin. Az yağ eklediğiniz teflon tavada bırakın kısık ateşte pişsin...


Ardından kilosu 10 TL olan karidesten bütçenize, keyfinize göre ne kadar aldıysanız haşladıktan sonra ayıklayın ve tavada kırmızı biber ve tereyağ ile soteleyin.


Ve son olarak pembe domatesler, roka, taze soğan ve beyaz peynir ile ağzınıza layık bir salata hazırlayın!

İşte bu kadar, 30 dakika içinde herşey hazır! Sağlıklı beslenmek o kadar da zahmetli değil inanın, bunun için siz de çabalayın...

Keyifli, sağlık dolu günler dilerim.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Ben bir blog yazarıyım ve hobimle çok mutluyum...

Bana iyi davranın, ben bir blog yazarıyım” işte t-shirtümde yazan bu! Evet ben bir blog yazarıyım ve hobimle çok mutluyum... Çevremdeki pek çok kişi blogumun yemekle alakalı olmasından dolayı bir gün profesyonel hayatta da kendimi bu dünyaya adayacağımı sanıyor. Buradan açıklayayım, HAYIR! İş-aşk bir arada yürümez, yemek bir gün işim olursa aynı heyecanı duymayabilirim, elim titreyebilir, içimdeki heyecan hırsa dönebilir ve kendime yeni bir hobi edinmek zorunda kalabilirim. Haydi al baştan!


Çok değerli bir büyüğüm bir zamanlar “cahil cesareti” ile ilgili olarak bir hikaye anlatmıştı. Çok kıymetli elmasları asla işin piri olanlara vermezlermiş; çırağa verirlermiş ki düşünmesin, eli titremesin, aklına geldiği gibi ilk heyecanla elindekinin kıymetini tam olarak anlamadan kessin, şekil versin. İşte o cahillik ile ilerlemek belki de en güzeli, asla “OLDUM” dememek, hayatın her alanında...

Geçen hafta bu düşünceleri dile getirdim Meydan AVM’de biz yemek blog yazarlarının katılımıyla gerçekleştirilen panelde... Özetle;

Soldan sağa:
Tümay'ın Mutfağı , Dokuzuncu Bulut, Benhürüm, Damaktan DimağaSütüme Sarelleme Karışma, Mine Mutfakta 

İki seneyi aşkın süredir blog yazıyorum, 7 seneye geliyor kendi mutfağımın aşçısıyım... Hala ama hala annem gibi oturmuş, “onu en iyi Özge yapar” dedikleri bir yemeğim yok! Annemin zeytinyağlı dolması gibi dillere destan bir tarifim yok; belki de sürekli farklı şeyler demememden dolayı belki de henüz o mertebeye gelmediğimden; bilmiyorum.


Evet blog yazmaktan keyif alıyorum, kendime ait bir zaman yaratıyorum, bu kelimeleri burada sıralarken ondan başka bir şey düşünmüyorum. Gerek kendi mutftağımda gerekse de bu fotoğraflarda gördüğünüz gibi gözlerim ışıldıyor mevzu yemek olunca... Mesela dün akşam bir gün Anthony Bourdain ile yemek yiyebilmeyi diledim! Elleriyle yemeğe yumulması, programında kendisine eşlik edenler, arka sokaklarda tek masa sandalye yerler keşfedebilmesi hepsi hepsi harika! Bir gün neden olmasın?

İnsan isteyince olur değil mi? Günlük hayattan arınmak için başladığım, kime ulaşacağımı öngörmediğim bu yola çıkarken ben bile nereden bilebilirdim ki ödül alacağımı, pek çok harika insanla tanışacağımı, mutfağın -arasına her geçen gün yenilerini eklediğim sırf fotoğraf çekmek için kullandığım- kap-kacak ile dolup taşacağını, AVM’de elimde mikrofon gülücükler saçacağımı, bir kitabın parçası olacağımı...


Bana bir keyifli tecrübeyi yaşatan ARPR İletişim ve İpek Ertorun Başar’a bu vesile ile teşekkür etmek isterim. Bundan üç sene önce AVM’nin orta yerinde yemek tarifi vereceksin, kendinden bahsedeceksin hatta arada garip bir heyecan ile sesin titreyecek deseler, “Hadi canım ne alaka” derdim herhalde; ama bugün sırada ne var acaba diye merak ediyorum.

İnsan isteyince olur; düşleyin, isteyin, deneyin...

Keyifli, afiyette, dileklerinizin gerçek olduğu günler dilerim.

14 Eylül 2012 Cuma

Yaza veda, cacıklı bulgur pilavıyla...

Farkında mısınız yaz bitti, artık sonbahar? Evet evet, ılık geçen günlere aldanmayalım, yağmurlar -benden duymuş olmayın ama- kapıda! Ne yazık ki, bir güneş-deniz-tatil üçlemesinin daha sonuna geldik. Artık evin yolunu bulma zamanı; neden derseniz yaz olunca insanın evine tıkılası gelmiyor, tabi bahçeli ve geniş balkonlu bir evi yoksa... Bizimkisi standart bir apartman dairesi olduğundan yazımız sokaklarda, sahilde, bisiklet tepesinde, fırsat buldukça da denize girilesi yerlerde geçti!



Haydi bakalım artık eve, yavaştan yazlıkları ayıralım (en azından askılıları), sonra bir bakliyat stoklarını yoklayalım, bir nevi sayım, temizlik toparlak yapalım. Sonra da haydi artık bütün yazı karpuz, peynir, soslu patlıcan kızartma ile geçirdiğimizle kalıp daha besleyici, daha ev tipi bir nevi kışlık yemekler hazırlamaya...


Ama önce kapanışı, bana göre oldukça yazlık olduğunu düşündüğüm, cacıklı bulgur pilavı adını taktığım tarifle yapalım!
  • 1 su bardağı ince bulgur
  • 1 su bardağı yağsız yoğurt
  • 2 adet orta boy salatalık
  • ¼ çay bardağı zeytin yağı
  • ½ su bardağı nane
  • Tuz – Karabiber – Kırmızı Pul Biber


Salatalıkları soyup rendeliyoruz. Naneleri ince ince kıyıyoruz.


Ardından, alışageldiğimizin dışında bulguru ılık su ile değil, yoğurt ve rendelediğimiz salatalıklar ile ıslatıyoruz.


Zeytinyağ ve baharat da ekleyip iyice harmanlıyoruz ve streç film ile üzerini kaplıyoruz.


Artık bulgurlar yoğurt ve salatalıkların suyunu çekene kadar beklemeliyiz, yaklaşık iki saat dinlenmesi pilavımızın hazırlanması için yeterli.

Cacıklı bulgur pilavı, nasıl ama? Mis gibi yaz kokuyor, yanında karpuz ile harika gidiyor...



Yaza veda, son bahara merhaba...
Artık mutfağa daha sık girmek için gayret içindeyim, lütfen sesim çıkmaz ise destekleyin.

Keyifli, afiyette günler dilerim...

13 Eylül 2012 Perşembe

Haydi kadınlar Meydan'a! Var mısınız tanışmaya?

Kaç zamandır sesim soluğum çıkmıyor, yine işe güce hayatın akışına kapıldım bloguma iki satır yazmayı, bir tarif eklemeyi ihmal ettim. Ama bakmayın ne yemek için, ne de blogum için gösterdiğim çabaya ara verdim. İki çift laf edemedim ama biriktirdim, okudum, sindirdim. Diyelim ki, biraz yüzümü unutturdum ama işte döndüm buradayım. Hem de harika haberler ile...

15-16 Eylül tarihinde Meydan AVM Ümraniye’de düzenlenecek “Kadın Festivali”nden bahsedeceğim şimdi sizlere... Sağlık, güzellik, beslenme, mutfak kültürü, astroloji, bireysel gelişim sohbetleri ile tadım aktiviteleri ve ödüllü yarışmaların olacağı kadınlara özel iki dolu dolu gün...

 

ARPR İletişim Danışmanlığı tarafından düzenlenen “Kadın Festivali” kapsamında ünlü astrolog Nuray Sayarı astroloji ve yaşam enerjisi konusunda biz kadınlarla sohbet edecek ve yeni kitabı “Beyaz Mucizeler”i imzalayacak. Ne demişler Atalarımız fala inanma ama falsız kalma...
 
Veeee işte sürpriz... Yemek Bloggerları yani bizler ise yemek tutkularımızı paylaşacağız! Evet yanlış duymadınız! Var mısınız bizlerle tanışmaya; nereden neden yola çıktık, ,nasıl tarif buluyoruz, püf noktalarımız var mı, bir de bizim ağzımızdan duymaya, hatta ve hatta aklınıza gelen soruları sormaya...16 Eylül Pazar günü saat 14:00’te gerçekleştireceğimiz söyleşiye gelin ve bizi bir de okumak yerine bizzat dinleyin. Benden başka kimler mi var? Eee, orası  gelmek için bahaneniz olsun, sürprizimiz olsun!

 
Daha neler var neler!
 
Ladonna güzellik ve cilt bakımı ile ilgili önemli bilgiler aktaracak, Acıbadem doktorları kadın hastalıkları ve sağlıklı beslenme konusunda bilgi verecek. YKM yeni makyaj trendlerini gösterirken, Rexona, Dove, Signal ve Elidor standında kadınlar bu markaların ürünlerini deneyebilecekleri gibi Dove ve Elidor uzmanlarına saç analizi yaptıracak, Lezita ise lezzetli ürünlerini katılımcılara ikram edecek… Katılımcılar ayrıca Turkcell Akıllı Kadınlar Kulübü ve Media Markt’ın düzenleyeceği yarışmalarla ve sponsor marka çekilişleriyle birbirinden güzel hediyeler kazanabilecekler...
 
Keyifli, eğlenceli bir haftasonu geçirmek isteyen tüm kadınlar 15-16 Eylül, Cumartesi-Pazar günlerinde Meydan Avm Ümraniye'ye gelin bence ve haftanın stressini geride bırakın, kendinize vakit ayırın.
 
Haydi not alın bir yere, 16 Eylül Pazar günü saat 14:00’te Meydan AVM'de huzurlarınızda olacağım.

Keyifli heyecan dolu günlerime ortak olmanız dileğiyle...