Çok zayıf da sayılmam (zaten biz bayanlar ne zaman istediğimiz kadar zayıf ve formda olabildik ki, o da ayrı mevzu) ama göze batan, bir an önce kurtulmam gereken ciddi bir fazlalığım da yok hani... Gelin görün ki, blog yakın çevremde öğrenildi öğrenileli popüler bir soru var gündemde! “Bu tatlılar, bu tuzlular tamam da kilolar nerede?” , “Nasıl böyle kalabiliyorsun peki?”.
Cevap veriyorum!
Yemek yapıyorum, yiyorum, hiç bir zaman yediğimden kısmıyorum. Hatta bazı insanlara göre fazla bile yiyor olabilirim, metabolizmam ve iştahım ile ilgili belgelenmiş bir sorunum yok. 9:00-18:00 arası nispeten hareketsiz kalan, plazada çalışan, normal bir insanım işte...Ama gelin görün ki, yürüyorum! Hem de her yere!
Bulunduğum yerden eve, evden gideceğim yere, 700 mt. ötede oturan arkadaşıma, 2-3 km. mesafedeki anneme-babama, yürümenin imkan verdiği, düzgün kaldırımı olan, otoyol ile bağlantısı olmayan her yere! Geçen hafta sadece spor maksadıyla 25 km civarında yürüdüm mesela, bir gün de değil korkmayın, 4 gün içinde toplamda, üstelik iş-ev, bakkal-market yürüyüşleri de ekstra... Hafif akşam yemeklerinden sonra, atıyorum kendimi sokağa, önce yokuş aşağı ısınmak maksadıyla, sonra dümdüz yolda deniz sağımda-solumda maksat hem spor hem rahatlama... Yemek yapmak/yemek de, eritmek de emek istiyor işte!
Haydi, bugün siz de yürüyün! Kesmedi mi koşun! Hem kilolarınızı hem dertlerinizi bırakın arkanızda... Kilolar ve dertler arkada kaldıkça artan hızınıza siz bile şaşıracaksınız zamanla!
Dediğim gibi emek sarfetmek lazım hedeflere ulaşmak için... Önce bir heveslenin, ardından hedeflerinizi belirleyin sonra koşullarınızı iyileştirin.
Mesela;
- Dolabınızda sadece köseleler-yüksek topuklular varsa, azıcık sıkıştırın onları, ayak yapınıza uygun bir çift spor ayakkabıya yer açın bugün!
- Bir adımsayar (pedometre) edinin ve kaç adım attınız, kaç kilometre yürüdünüz bırakın o hesaplasın, siz kafayı bunlarla yormayın! (Sağlıklı bir yaşam ve formda bir vücut için günde 10,000 adımdan bahsediyorum, gerçekten uğraşmayın, bırakın o saysın.)
- Bir radyo veya mp3 çalar bulun, takın kulaklığınızı girin havaya, notalara bata çıka, dünyayı/dertleri unuta unuta kaptırın kendinizi tempoya!
- Bir kimlik olsun yanınızda bir de su alacak para, fazlası yük olur, boşu boşuna!
- Yürümek, koşmak zaten terletir, bir de taşımak için efor sarfedilecek giysilere gerek yok, şort/tayt, pamuklu bir tshirt yeter, gerisi fazla!
- “Tek başına olmaz bu iş!” derseniz, size eşlik edecek bir de arkadaş edinin o zaman yanınıza!
Son olarak geldik mekana... Spor salonlarına asla lafım yok ama, bizzat havalar güzel iken, deniz kıyısı iyot kokarken, manzara-gün doğumu/batımı varken pek tercih etmem kapalı kapılar, kalın duvar arkasında kalmayı. Son zamanlarda özellikle tercih ettiğim güzergah Caddebostan – Fenerbahçe. Bu güzergah aslen Fenerbahçe Orduevi civarından başlayıp, sahil yolundan Kartal’a kadar devam ediyor. Yürüyüş yapanlar için asfalt zemin, bisikletliler için ayrı bir yol var ve koşanlar da tabi ki unutulmamış, ağaçlar arasındaki yapay zemin sizin yerinize metreleri saya saya uzayıp gidiyor, bir yandan da sağlıklı yaşama dair cümleler yazılı tabelalar ile motive ediyor.
Büyükşehir Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi uzun uğraşlar neticesinde aydınlatmayı, yolları, plajları, güvenliği herşeyi düzenledi, bize de hakkını vermek, tadını çıkarmak kaldı!
Bakın dışarı şu anda, saha ve hava koşulları elverişliyse, haydi artık sokağa...
Unutmayın! Sağlık için (y)emek gerek!
Sağlıklı günler!
2 yorum:
Özge,ben hiç böyle motivasyon yazısı görmedim yaa,nasıl güzel cümleler bunlar böyle.Pınar sayesinde ben de seni okuyor olmaktan inanılmaz mutluyum...Sevgiler,
bu yazıyı yazmak, fotograflamak o kadar keyif vermişti ki bana! böyle güzel ve içten bir yorum ile tekrar hatırladım ve tekrar keyiflendim:) çok teşekkür ederim!
Yorum Gönder