28 Şubat 2011 Pazartesi
Bir "mutfak" yeter bana...
24 Şubat 2011 Perşembe
Krepleri ufalttık, pofudukluğu arttırdık!
Bu sene ise kriz anlarında uygulamak üzere özel bir geliştirme yaptık. Krepleri ufalattık ama araştırmalar neticesinde pofudukluğu arttırdık. Onlara pofuduk mini krepler dedik. Bugün pofuduk mini krep tarifini paylaşayım, sunumdan da bir örnek vereyim; katların arasını doldurmak, gönlünüzce malzemeler ile tatlandırmak da size kalsın. E hadi o zaman buyrun bakalım mutfağa;
Pofuduk mini krepler (pancake) için malzemelerimiz;
- 125 gram un
- 230 gram süt (~1 tam 1/4 bardak kadar)
- 1 yemek kaşığı sirke
- 2 yemek kaşığı şeker
- 2 çay kaşığı kabartma tozu
- ½ çay kaşığı tuz
- 1 yumurta
- 1 yemek kaşığı yağ
Sütümüzü ekşitmek için içine sirke katalım ve 5 dakika süre ile dinlendirelim. “Neden?” derseniz; bu bir eski zaman tekniğidir. Eskiden insanlar sütü ekşitmek için bir-iki gün bekletirmiş, süt taze olduğu için de bozulmaz ama ekşirmiş, ancak şimdilerde marketten alacağımız pastorize süt açıkta bekletirsek bozulacağı için, içine bir parça limon suyu veya sirke katarak bu işlemi yapabiliriz. Ekşi sütün asidik yapısı hamur işlerine lezzet katacağı gibi pamuk gibi olmasını sağlayacaktır.
Un, şeker, kabartma tozu ve tuz gibi kuru malzemeleri bir kapta karıştırın.Yumurta, ½ yemek kaşığı yağ ve ekşi sütü kuru malzemeye ekleyin ve pürüzsüz bir karışım olana kadar çırpın.
Tavaya kalan yağı ekleyin ve bir kepçeden biraz az karışımdan dökün. Fazla yayılmasına izin vermeyin. Akışkanlığı azalınca öteki tarafını çevirin. Her iki tarafı da altuni bir renk alana kadar birkaç dakika süre ile pişirin.
Tüm karışım bitene kadar bu işlemi yineleyin. Bu malzemeler ile bardak altlığı boyutunda 9-10 pofuduk mini krebiniz olacak. Gerçekten pofuduk, kaşla göz arası ne hale geldiklerine inanamayacaksınız!
Peki biz nasıl yedik? Bazen arasına muz, kivi vb. yumuşak meyveler dizdik, bazen dulce de leche, çikolata kreması, reçel ya da bal sürdük yedik. Hatta bir akşam dulce de leche’in üzerine yer fıstığı da serptik pek leziz oldular, bir çırpıda tüketiverdik. Siz de deneyin, vazgeçemeyeceğinize eminim!
Kat kat tat olsun, afiyet olsun!
22 Şubat 2011 Salı
Sıradaki tarif "Yumurta dahi kıramam!" diyenler için gelsin!
Şikayet edenler, “kahvaltılık tarifler ver” diyenler vardı takipçiler arasında, bugün onlar için yeni kahvaltılık var sırada, her zaman ki gibi basit ana sunumu şık ve (bana güvenin) çok lezzetli… (Sırada daha neler neler! Takibe devam…) Kendimi eğlendirmek, ufkumu ve kahvaltı portföyümü genişletmek için dünya mutfaklarını incelerken keşfettim bu tarifi; sabah kahvaltımda yer verdim ve bundan sonra da sıklıkla yer verecek gibiyim bu leziz omlete, asıl adı ile Macar omletine… (Söylemesi ayıp pek beğenildi de!)
Macar Omleti için malzemelerimiz,
- 1 küçük soğan
- ¼ kırmızı biber
- 2 minik domates
- 1 çay kaşığı kırmızı biber
- 1 tutam tuz
- 2 yumurta
- 1 yemek kaşığı yağ
- Süslemek için : Maydanoz
Malzeme listesinde de görebileceğiniz gibi, geleneksel tüm Macar yemeklerinde olduğu üzere bu tarifte de kırmızı biber ve soğan var! Sabah sabah olur mu, pek ala oluyor, merak etmeyin ve hazırlık olarak soğan, biber ve domatesleri küçük parçalar halinde doğrayın.
Yağ eklediğiniz bir tavada sıra ile soğan ve biberi kavurmaya başlayın, yumuşayınca domates ile baharatı ekleyin ve 5 dakika daha ara ara karıştırarak kavurun!
İç malzeme kavrulurken, 2 yemek kaşığı su ekleyerek yumurtaları iyice çırpın.
Kavrulan malzemeleri kenara alın, tavadaki fazla sosu kağıt havlu ile silin ve çırpılmış yumurtayı ekleyin.
Yumurta pişince, servis tabağına alın, iç malzemeyi ortasına dökün, omleti ikiye katlayın ve maydanoz serperek süsleyin…
Yumurta bile kıramam diyenler, sesimi duyun, sevdiklerinizi bu basit ama sunumu şık ve lezzetli tarif ile uyandırın! Ya da henüz yanınızda değillerse, haydi staja başlayın! Bir tava, bir bıçak, bir çırpıcı ve kase ile kesme tahtası kirlendi sadece, bulaşığı da az hem…
Tadınız tuzunuz tam olsun, afiyet olsun!
Not: Mutfağa yeni başlayanlar veya henüz staj yapanlar ara ara paylaştığım "pratik öneriler" için Sütüme Sarelleme Karışma'nın facebook sayfasını takip edebilirsiniz!
18 Şubat 2011 Cuma
Un ve şeker olmayan bir evde nasıl kurabiye pişer?
İşte biz böyle tasarruf toplumuyuz, aynı tasarruf mutfakta da vardır, muadil ürün yaratmayı iyi biliriz. Limon yoksa sumak, sirke veya koruk suyu ile idare ederiz, pirinç kalmadı mı bulgur ile yola devam ederiz, erişte yoksa çubuk makarnayı parça pinçik eder çorbaya ilave ederiz. Ne de olsa genlerimizde var, tasarrufu da yaratıcılığı da pek iyi biliriz.
İşte bu genler depreşip de can tatlı çekince, un ile şekerin olmadığı bir evde nasıl kurabiye pişer, bozulmasın diye elde kalan malzemeler nasıl değerlendirilir, nasıl muzlu unsuz kurabiye olur anlatacağım size bugün….
Muzlu unsuz kurabiye için malzemelerimiz;
- 1 adet büyük veya 2 adet küçük küçük olgun muz
- 2 su bardağı buğday - pirinç gevreği
- 3 yumurta akı
- ½ çay kaşığı tuz
- 1 su bardağı ceviz
- Tercihen : 1 yemek kaşığı bal
Kurabiyeleri hazırlamaya başlamadan yarım saat önce muzu ister rende/ezici isterseniz bir çatal yardımıyla ezin. Üzerini streç film ile kaplayın ve şekerini ortaya çıkarması için yarım saat süre ile bekletin. Bu sıra mutfak robotunuzda cevizleri ve kahvaltılık gevrekleri kırık pirinç boyutunda olacak şekilde çekin.
3 yumurta akını bir tutam tuz ile iyice çırpın.
Kar beyaz olup, kalınlaşan yumurta aklarının içine muzu, gevrekleri ve cevizi tahta kaşık ile karıştırarak ekleyin.
Tatlı kaşığı yardımıyla ile gelişi güzel parçalar aldığınız karışımı fırın tepsisine yerleştirin.
Önceden ısınması için 160°C’ ye ayarladığınız fırınınızda 15 dakika süre ile kontrollü olarak pişirin. Yumurta akları sebebiyle rengi çabuk dönecektir, gözünüz üstünde olsun!
Yukarıda belirtilen miktarlarda malzeme ile 12-16 adet kurabiyeniz olabilir. Üstelik unsuz ve şekersiz, ancak muzlar yeteri kadar şekeri değil ise bal eklemek size kalmış. Tatlı krizleri ve ara öğünler için yumuşacık ve doyurucu alternatif bir tarif….
Öğünleriniz çeşit dolsun, afiyet olsun!
15 Şubat 2011 Salı
"İnsaf!" dedirtecek tarif : Zeytin çorbası
Hal böyle olunca evde muhabbette farklı oluyor, yenilen yutulanlar da, okunanlar da… Geçen gece mesela kitap karıştırırken fark ettim, zeytin çorbası var sayfalar arasında. “Denemem gerek!” dedim bir anda, saat 1'i geçiyor, pişirsem ayıp o saatte konu komşuya, bekledim sabahı. Nitekim kalktım hava ağarınca, dolapta tarifte yazan zeytin yoktu ama babamın Köyceğiz’de bizzat toplayıp yaptığı zeytinler vardı. Denemekten zarar gelmez, aklım kaldı bir kere Candan Turhan’ın tarifinde…
Yeşil zeytin çorbası için malzemelerimiz;
- 200 gr. ayıklanmış yeşil zeytin
- 1 adet soğan
- 2 diş soğan
- 1 tutam taze kekik
- 1 litre su
- 2 yemek kaşığı zeytin yağı
- Karabiber, tuz
Hazırlık olarak zeytinleri ve soğanı iyice kıyın. Çekirdekli zeytin kullanacaksanız 300 gr. alın, çekirdekler yaklaşık 100 gr. tutuyor ve geriye kalan zeytin tarife yetiyor.
Çorba tenceresinde yağı ısıtın, sıra ile ekleyerek soğan, sarımsak ve zeytini kavurun. Kekiği de ekleyerek 10 dakika daha kavurun. Ben keskin kokusu sebebiyle hep dağ kekiği tercih ediyorum.
Su, tuz ve karabiberi katın ve yarım saat süre ile kısık ateşte kapağı kapalı olarak pişirin ve ardından blender yardımıyla püre yapın. Son olarak bir taşım daha kaynatın ve biraz demlendirip servis yapın.
Yerken veya sunarken kızarmış, zeytinleri ince ince doğrayarak elde edebileceğiniz, kırmızı biber ve zahter ile tatlandıracağınız zeytin ezmeli ekmekler ile servis edebilirsiniz. Bu ekmekler bizim kahvaltılık lezzetlerimizden biridir. Ev yapımı zeytin ezmesi gibisi yok…
Ayrıca benim kullandığım zeytinler, ev yapımı olması sebebiyle sanayi ürüne göre daha acı, dolayısıyla çorba biraz sert oldu. Tarife uyarsanız, benim bu haliyle bile yakaladığım lezzetin kat kat fazlasını elde edeceğinize eminim. Candan Turhan’ın da dediği gibi, şaşırtmak istediğiniz birileri varsa bu tarif birebir...
Afiyet olsun,
11 Şubat 2011 Cuma
Makarna değil, pilav fırında bu defa!
- 1-1/4 su bardağı pilavlık pirinç
- 3 ince pırasa
- 2 yumurta
- 1,5 çay bardağı kaşar peyniri
- 2 yemek kaşığı
- 3 yemek kaşığı pesto sos
- 1 yemek kaşığı sebze tozu
- Karabiber - Tuz
9 Şubat 2011 Çarşamba
Düşlerim... Yemek dolu, mis kokulu!
İşte bu sırada yemek hazırlayıp, sos düşlerken; birden, karıştırdım sebzeliği, baharat dolabını, malzemeleri bir araya getirdim. Her şey birden bire oldu işte, “neden olmasın?” dedim. Çorba olmasını biliyorlar da sos mu olamayacaklar... Öyle bir sos olmalıydı ki bu, etinden tavuğuna, makarnasından pilavına her şeye uyum sağlayabilecek, sıcak yemek yok mu ekmeğe sürülüp peynir ile veya salatanın üzerine gezdirilerek bile yenilebilecek. Biraz közlendi, biraz suyunu verdi, rayihalar birbirine girdi bakın ortaya nasıl bir sos çıkıverdi?
Fırınlanmış sebze sos için malzemelerimiz;
- 1 adet orta boy kabak
- 1 adet kırmızı biber
- 1 adet yeşil biber
- 2 adet salkım domates
- 1 adet orta boy soğan
- ½ su bardağı doğal domates suyu
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 çay kaşığı top karabiber
- 1 tatlı kaşığı dağ kekiği ve/veya biberiye
- Tuz
Fırınınızı önceden önceden ısınması için 175°C’ ye ayarlayın. İyice yıkadığınız sebzelerinizi, pişirme süresini azaltmak için küçük parçalara doğrayın.
Isıya dayanıklı fırın kabınıza önce sebzeleri ekleyin, üzerine zeytinyağı ile domates suyunu dökün ve baharatı ekleyin. 45 dakika süre ile fırının alta yakın raflarında pişirin. Süreyi kısaltmak ve suyunu hapsetmek için fırın poşeti de kullanabilirsiniz.
Sebzeleriniz piştikten ve sularını verdikten sonra, fırını kabındaki tüm malzemelerimi karıştırıcıya alın ve pürüzsüz bir karışım olana kadar karıştırın.
Çok kısa süre içinde, üstelik kayda değer hiçbir zahmete girmeden, içinde hiç katkı maddesi olmayan, közlenmiş sebzeler ile hazırladığınız mis gibi bir sos var elinizde…
Hangi öğünde, ne ile kullanacağınız hayal gücünüze kalmış. Merak etmeyin, bu sosun eşlik edeceği en az bir tarif paylaşırım! Takibe devam…
Afiyet olsun!
7 Şubat 2011 Pazartesi
Bizim evin kış çayı...
- 1 adet orta boy elma
- 2 yemek kaşığı kuşburnu
- 1/4 limon
- 1 çay kaşığı tane karabiber
- 1 veya 2 adet küçük kök zencefil
- 1 çay kaşığı toz tarçın
- 3 kupa sıcak su
- Tatlandırmak için : 1 yemek kaşığı bal
4 Şubat 2011 Cuma
Soğuğu unutturacak sımsıcak bir tarif...
Dolapları iyice karıştırdım, birkaç elma ve armut ile kesiştim, neler yakışır bu iki malzemeye onları gözüme kestirdim. Ne de olsa Sütüme Sarelleme Karışma!!!nın isim annesi gelmiş Türkiye’ye ve “bana gurbetçi kontenjanında vakit ayır da, o tariflerinden de tattır bir şekilde” demiş gelirken… Kırar mıyım, kıramam! "Hoş geldin!" diyecek, sıcak bir karşılama hissi verecek, İstanbul’un soğuğunu hissettirmeyecek bir tarif çıkardım ortaya ve kış meyveli kırıntı turta pişirdim ona, “crumble” diyorlar aslen ama “kırıntı turta” daha hoş geldi kulağıma…
Kış meyveli kırıntı turta için malzemelerimiz;
- 3 adet elma
- 1 adet armut
- 3 yemek kaşığı yaban mersini
- ½ su bardağı ceviz
- 1 tatlı kaşığı tarçın
- 50 gr. tereyağ
- 4 yemek kaşığı un
- 2,5 yemek kaşığı esmer şeker
- 1 yemek kaşığı bal
- 1 tutam tuz
- 1 tutam muskat
Fırınınızı önceden önceden ısınması için 170°C’ ye ayarlayın. Elma ve armutları iyice yıkayıp, soyduktan sonra rastgele parçalara doğrayın. Farklı tatlar yakalamak için farklı çeşit elmalar tercih edebilirsiniz, unutmayın.Doğradığınız elma ve armutları; bal, yaban mersini, ceviz ve ½ tatlı kaşığı tarçın ile iyice harmanlayın.
Meyvelerin üzerini örmek için; un, soğuk tereyağ ve şeker ile kalan tarçın ve muskatı dilerseniz mutfak robotunda dilerseniz de ellerinizin arasında ekmek kırıntısı gibi bir görüntü alana dek ufalayın.
Isıya dayanıklı fırın kabınızın az miktarda yağ ile yağlayın ve meyveleri fırın kabına dökün. Büyük bir kap kullanabileceğiniz gibi, benim gibi orta boy veya daha küçük porsiyonlara da ayırabilirsiniz.
Meyvelerin üzerini kırıntı ile örtün ve önceden ısıtılmış fırının alta yakın raflarında 1 saate yakın bir süre boyunca pişirin. Ara ara kontrol etmeyi ihmal etmeyin, fırınınızın gücüne göre 45-50 dakika da kafi gelebilir.
Fırında çıkarınca dilerseniz hemen, dilerseniz de vanilyalı dondurma tadına tat katarak servis edebilirsiniz. Tarife gelince oldukça pratik ve görsel olarak da tatminkar, lezzetli bir tarif bence; misafirleriniz gelmeden 1 saat önce fırına koyabilir ve onlar pişerken diğer hazırlıklarınızı rahatlıkla tamamlayabilirsiniz. Hem böylece sıcak servis yapar ve kapıyı açtığınızda pişmiş meyve, tarçın, karamelize şeker kokuları ile misafirlerinize mis gibi bir karşılama yapabilirsiniz.
Sımsıcak tat(lı)lar ile lezzet dolu günler… Afiyet olsun!
1 Şubat 2011 Salı
Nerede o eski "gün"ler?
Ama tariflerde tarif hani; yapması yemesi pek keyifli üstelik pratik! Malum o zamanlarda dijital tartılar yok, herşey kaşık-bardak hesabı, un ise her zamanki bağımsız haliyle “aldığı kadar” tüm tariflerde. Ayrıca pratik olması bir şart, çünkü sabahtan çocuklar okula gönderilince girilecek mutfağa, en az 6-7 servis olması şartıyla başlanacak mutfakta çalışmaya… Bir de kıymetlidir o "gün"ler çünkü hepsi bir arada ancak öyle pişer; yoksa her evde sıklıkla kek, börek var “Sana“ ve “Piyale” sponsorluğunda ama o "gün"lerde hepsi bir arada!
O günlerden bir tarif size ama tereyağ oranı bir hayli azaltılmış haliyle… Patates kurabiyesi için malzemelerimiz;
- 4 adet orta boy patates
- 1 çay bardağı kaşar peynir
- 1 yemek kaşığı tereyağ
- 1 yumurta ve 1 yumurta sarısı
- 2 çay kaşığı kırmızı biber
- Tuz- Karabiber
- Süslemek için 1 tatlı kaşığı haşhaş tohumu
Patatesleri iri iri doğrayın ve dilerseniz buhar tenceresinde, dilerseniz de direkt olarak tencerede püre olacak kıvama gelene dek haşlayın.
Patatesler hazır olunca ezin ve içine sırasıyla yumurta, peynir, tereyağ ve baharatı ekleyin. İyice harmanlayın.
Fırınınızı önceden önceden ısınması için 180°C’ ye ayarlayın. Fırınınız ısınırken, yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine sıkma poşetine koyduğunuz patates püresini şekilli olarak ara ara sıkın.
Dilerseniz üzerine benim yaptığım haşhaş tohumu veya susam ile çörek otu serpebilirsiniz. Önceden ısıttığınız fırınınızda 12-18 dakika süre ile, patates kurabiyelerinin renkleri değişip, altuni bir renk alana kadar kontrollü olarak pişirin.
Eski günler olsa derdim ki, büyüklere çay, çocuklara limonata ile servis edebilirsiniz. Fakat günümüzde şu bir gerçek bu tarifi her öğün tüketebilirsiniz.
Yaşantılar artık biraz farklı, “gün”ler benim için anılarda kaldı. Ama seviyorum eski tarifleri gün yüzüne çıkarmayı ve hala bardak-kaşık hesabı yapmayı… Yemek pişirmek, yemek, düzenlemek, sunmak; bunlar keyifli uğraşlar, ara ara sadece günlük koşturmacadan arınmak adına vakit ayırmak gerek. Haydi siz de anılarınıza yolculuk yapın, ailenin hamarat kadınlarından kalan tarifleri gün yüzüne çıkarın.
Afiyet olsun,